ben seviyorum lan bu cümleyi. samimi bir kere. ilk aklıma gelen hatıram lise 3'ten. sabahın köründe okula gittiğim istikamette yine her zamanki gibi tayfamı toplamıştım.
(güzel zamanlardı. birkaç durakta bir aynı liseden ya da sınıftan olduğum arkadaşlar eklenirdi kervanıma. ineceğimiz durağa geldiğimizde hoş bir çete oluşurdu. keza dönüş yolunda da beraber yol teperdik.)
o sabah ineceğimiz durağa geldik, okula varmamız için yarım saatlik bir yürüyüş kaldı. ağırdan ağırdan sohbet ede ede gidiyoruz. 4 kız, 5 erkek.. aslı'yla kervanın en arkasında özel bir meseleden konuşuyoruz. bir yandan da sürüye çobanlık yapıyorum. kasti bir liderlik değil ama. ekip benim sözüme kendi biat ediyor. manyak alayı..
derken bir atm'nin yanından geçecekken az ötede yerde cıvıl cıvıl duran bir şey gözüme takıldı. ama tuhaf olan şu ki; bizim ekipten kimsenin dikkatini çekmedi o şey. ben de bu yüzden pek önemsemedim başta. kayda değer bir şey olsa bana gelene kadar biri alırdı elbet..
akabinde tam o şeyin dibine geldim, refleks olarak direkt üstüne bastım uçmasın diye. aldım elime, inceliyorum, aslı o sıra "aa 50 lira." diyor, herkes şaşırıyor..
etrafıma bakıyorum bomboş her yer. paranın sahibi olma ihtimali olan bir allah'ın kulu yok. haliyle attım parayı cebe. ama gün boyu bizimkiler rahat bırakmadı tabii. "ee louis ne ısmarlıyorsun bize, nasıl ıslatıyoruz parayı?"
okul çıkışına kadar parayı ne yapacağımı bilemedim. ama allah'ın işi işte, olm çıkışta bana bir açlık çöktü, gözüm döndü yemin ediyorum.. topladım bizim erkek tayfayı, kızların işi gücü varmış zaten. dedim bizim hıyarlara; yürüyün lan kebapçıya!
50 lira abi, o zamanlar büyük para. adam başı (5 erkek) birer çift lavaş adana/urfa + ayran gömdük, kalan parayla da kebapçı çıkışı birer kerhane tatlısı aldık, yolumuzu bulduk. çok kral gündü. insan bazen özlememesi gereken şeyleri özlememesi gerektiği kadar özlüyor.
(bkz: duygularım darmadağın anlayamazsın)